Hipertansiyon konusundaki şuuru artırmaya, erken teşhisin değerini vurgulamaya ve hipertansiyonu olanlarda meydana gelebilecek olumsuz sonuçları azaltmaya yönelik her yıl 17 Mayıs’ta “Dünya Hipertansiyon Günü” kapsamında etkinlikler düzenleniyor.
En sık görülen kronik hastalıklardan biri olan ve damarlardaki kan basıncının olağandan fazla olması formunda tanımlanan hipertansiyon, Dünya Sıhhat Örgütü datalarına nazaran dünyada 10 şahıstan yaklaşık 3’ünde görülüyor.
Tanı konulmayan ve tedavi edilmeyen hipertansiyon, böbrek, beyin, kalp ve damar sisteminde kalıcı hasar yaratabiliyor ve bu nedenle global bir halk sıhhati sorunu olarak kabul ediliyor.
17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü kapsamında bu yılın teması, “Tansiyonunuzu Tertipli Ölçtürün, Daha Uzun Yaşayın” olarak belirlendi.
“ÇOCUKLARDA DA ÇEŞİTLİ NEDENLERLE YÜKSEK TANSİYON GELİŞEBİLİYOR”
Baş dönmesi, baş ağrısı, kalp ağrısı, kulak çınlaması, nefes darlığı, çift yahut bulanık görme, burun kanamaları, sistemsiz kalp atışları hipertansiyonun en sık rastlanan belirtileri olarak gösteriliyor.
Şişmanlık, sigara ve alkol kullanımı, gerilim, yetersiz fizikî aktivite, sıhhatsiz beslenme alışkanlıkları, çok tuz kullanımı, diyabet ve yaşlılık, hipertansiyonun en kıymetli nedenleri ortasında yer alıyor.
Önlenebilir ve tedavi edilebilir hastalıklardan biri olan hipertansiyonun kesinlikle tabip tarafından takip edilmesi öneriliyor ve 18 yaşından büyük sağlıklı erişkinlerin yılda en az bir sefer, hipertansiyon tanısı almış erişkinlerin ise her muayenede kan basıncını ölçtürmesi gerektiği söz ediliyor.
Yüksek tansiyonun denetim altına alınmaması halinde inme, kalp krizi, kalp hastalığı, böbrek yetmezliği, şuur bozukluğu, körlük ve damarlarda anevrizma gelişmesine neden olabileceği vurgulanıyor. Çocuklarda da çeşitli nedenlerle yüksek tansiyon gelişebileceği ve 3 yaşından itibaren tüm muayenelerinde tansiyonunun ölçtürülmesi tavsiye ediliyor.
Tütün ve alkol kullanılmaması, sağlıklı beslenme, sistemli idman, tuz tüketiminin azaltılması, fazla kilo yahut şişmanlık üzere etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla yüksek tansiyonun denetim altına alınabileceği belirtiliyor. Bunlar kâfi olmadığı takdirde tabip denetiminde ilaç başlanması, sistemli muayene ve tetkiklerle hastalığın takip edilmesi, ilaçların önerilen dozda ve müddette aksatılmadan kullanılması gerektiğine işaret ediliyor.
“HAREKETİ ARTIRMALI, İLAÇ KULLANMALI VE TUZ TÜKETİMİ AZALTILMALI”
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş, “Yıllar içinde yüksek seyreden kan basıncı tedavi edilmezse atardamarlarımızın iç katmanında yavaş yavaş hasara neden olur. Yüksek seyreden kan basıncı çoğunlukla hastalarda hiçbir şikayete neden olmaz. Sinsice damar yatağımıza hasar vererek tesirlerini yıllar içinde gösterdiğinde hipertansiyon ‘sessiz katil’ olarak nitelendirilebilir.” dedi.
Hipertansiyonun yaygın görülen bir hastalık olduğuna işaret eden Bozbaş, şunları kaydetti:
“Erişkin nüfusun yaklaşık yüzde 35’inde hipertansiyon vardır. İlerleyen yaşla birlikte hipertansiyon sıklığında da önemli artış görülmektedir. 50 yaşın üstündekilerin yüzde 50’sinde, 60 yaşını geçenlerin yüzde 60’ında hipertansiyon görülmektedir.
Hipertansiyonu tesirli bir biçimde tedavi etmek ve hastalığın getireceği riskleri ortadan kaldırmak için hareketi arttırmalı, ilaç kullanmalı ve tuz tüketimi azaltılmalı.”
